Proaktivite
- Ayhan Bölükbaşı
- 29 Oca 2016
- 2 dakikada okunur

Victor Emil Frankl (*), hayatta üç merkezi değer olduğunu ileri sürer:
Deneyimsel olan ya da başımıza gelenler,
Yaratıcı olan ya da bizim var ettiklerimiz,
Tutumsal olan ya da zor koşullarda gösterdiğimiz tepkiler
Düşününce, deneyimlerimizin Frankl'ın işaret ettiği noktayı doğruladığını görebiliriz. Bu üç değerin en üstün olanı, tutumsal olandır. Başka bir deyişle, en önemlisi, yaşadığımız şeye nasıl tepki verdiğimizdir.
Frankl, insan doğasının temel ilkesinin ne olduğunu keşfetme sürecinde kendi haritasını doğru çizmiş ve o haritadan yola çıkarak her türlü çevrede etkili olan bir kişinin ilk ve en temel alışkanlığı olan proaktivite alışkanlığına odaklanarak geliştirmeye başlamıştır.
Proaktivite sözcüğüne iş yönetimi literatüründe oldukça sık rastlanır ama çoğu sözlükte yer almaz. İnsiyatif almaktan çok daha öte bir anlamı vardır. İnsan olarak, kendi yaşamımızdan sorumlu olduğumuz anlamına gelir. Davranışlarımız, koşullarımızın değil kararlarımızın bir fonksiyonudur. Değerlerimizi duygularımızdan üstün tutabiliriz. Bazı şeylerin olmasını sağlamak için hem insiyatifimiz hem de sorumluluğumuz.
Proaktif insanlar bu sorululuğu kabul edebilirler. Davranışlarından ötürü olayları, koşulları veya koşullanmayı suçlamazlar. Davranışları, temelinde duygular olan koşulların ürünü değil, temelinde değerli olan kendi bilinçli seçimlerinin ürünüdür.
Doğamız gereği proaktif olmamaza karşın, bilinçli bir kararla veya ihmal sonucu kendi denetimimizi bu etkinlere teslim etmeyi seçtiğimiz için reaktif (tepkisel) oluruz. reaktif insanlar genellikle fiziksel çevrelerinin etkilerinde kalırlar, hava iyiyse onlar da kendilerini iyi hissederler, değilse tutum ve çalışmaları olumsuz etkilenir. Proaktif insanlar ise kendi hava koşullarını yanlarında taşıyabilirler. İster güneş açsın, ister yağmur yağsın, onlar için fark etmez.Değerlere göre hareket ederler ve değerleri kaliteli bir iş çıkarmaksa, bunun havanın uygun olup olmamasıyla ilgisi yoktur.
Eleanor Roosvelt'in dediği gibi; "İzniniz olmadıkça kimse size zarar veremez." Bizi başımıza gelenden daha fazla inciten şey, bunların olmasına isteyerek razı olmamızdır.
(*) 3. Viyana Okulu olarak bilinen akımın kurucusudur. Varoluşcu terapinin en önemli ismi olan Victor Emil Frankl kendi geliştirdiği kuramın adını logoterapi (Anlam Merkezli Terapi) olarak adlandırmıştır. Kuramında yaşamın anlamına özellikle vurgu yapan Frankl , 2. Dünya Savaşı'nda Polonya içerisindeki Alman toplama kamplarında 4 yıl kadar süren bir tutsaklık geçirmiştir. Burada yaşadığı ve gördüğü yaşantılar onun Logoterapi adlı psikoterapi kuramını gerçekleştirmesine yol açmıştır.
Comments