Aile İşletmelerinde Kurumsallaşma
- Ayhan Bölükbaşı
- 16 Ağu 2016
- 3 dakikada okunur

Aile, sözlük anlamıyla “aralarında evlilik ve kan bağı bulunan, koca, karı, çocuklar, kardeşler vb.nin oluşturduğu, toplum içindeki en küçük bütün” olarak tanımlanır. Aile adıyla birçok dergi çıkmıştır. Bunların ilki 1880'de Şemseddin Sami'nin çıkardığı dergidir. 1947-52 arasında Yapı Kredi Bankası'nın yayınladığı Aile dergisini Vedat Nedim Töryönetmiş ve Sait Faik'ten Attilâ İlhan'a birçok yazar katılmıştır. Konunun edebi tarafı konumuz dışında olduğu için sadece Aile İşletmeleri ile ilgileneceğiz :)
Aile bireyler arasındaki duygusal ilişkilerin belirleyici olduğu bir topluluk iken İşletme ise çalışanlar arasında daha çok rasyonel faktörlerin ve çalışma kuralalrının geçerliği olduğu ekonomik menfaatlerin karşılandığı bir kurumdur.
Aile işletmesi; “ailenin geçimini sağlamak ve/veya mirasın dağılmasını önlemek amacıyla kurulan, ailenin geçimini sağlayan kişi tarafından yönetilen, yönetim kademelerinin önemli bir bölümü aile üyelerince doldurulan, kararların alınmasında büyük ölçüde aile üyelerinin etkili olduğu ve aileden en az iki kuşağın kurumda istihdam edildiği şirket” olarak tanımlanabilir.
Özel sektör işletmeciliğinin ve girişimciliğin en önemli unsurlarından biri olan aile işletmelerinin farklı kurumsal kimlik ve yapıları bulunmaktadır. Bu İşletmelerin kendilerine özgü yönetim şekilleri 1980’li yıllardan itibaren hem akademik çalışmalarda hem de iş dünyasında daha fazla ele alınmaya başlamıştır. Bugün aile işletmelerinin yapısal özellikleri, kültürü, yönetim biçimi, zayıf ve kuvvetli yönleri, sorunları, ihtiyaçları, kurumsallaşma düzeyleri gibi konular başta bilimsel çevreler ve araştırmacılar olmak üzere hükümetler, politika ve strateji geliştirme organları, teşvik ve destek mekanizmaları ile danışmanlık ve eğitim hizmetleri veren kuruluşların yoğun ilgi alanı haline gelmiş bulunmaktadır.
Aile işletmeleri, ekonomiden işletme yönetimine, psikolojiden toplum bilimlerine kadar çok çeşitli disiplinlerin ilgi ve çalışma alanına girmekte olup bu konuda yapılan araştırmaların sayıları da hızla artmaktadır. Öte yandan stratejik yönetim, performans artırma planlaması, yönetim organizasyonu ve kurumsallaşma gibi konulardaki farkındalık düzeylerinin artması, iç ve dış rekabet koşullarının zorlaması gibi gelişmeler sonucunda aile işletmeleri bu alanlardaki sorunlarını doğru tanımlayıp kendilerine uygun çözümler içeren danışmanlık ve eğitim hizmetlerine de ihtiyaç duymaya başlamışlardır. Günümüzde özellikle yönetim danışmanlığı alanında hizmet veren danışmanlık ve eğitim firmalarının portföylerinde aile işletmelerine özgü hizmetler önemli bir yere sahip olmuştur.
Genel olarak bakıldığında, KOBİ’lerin toplam işletmelere oranı, ABD’de % 97,1, Almanya’da % 99,8, Japonya’da % 99,4, Türkiye’de % 98,8’dir. Diğer taraftan ABD’de kayıtlı şirketlerin % 90’ı, İspanya’da % 80’i, İtalya’da % 95’i, İsviçre’de % 85’i ve Türkiye’de % 95’i aile şirketidir.
Aile İşletmelerinde kurumsallaşma ihtiyacına neden olan etkenler vardır. Bunlar; işletmenin belirli bir ekonomik büyüklüğe ulaşması, profesyonel (kurumsal) yönetime duyulan ihtiyaç, Üst Yönetim (Patron/lar) ile personel arasındaki kişisel lişkilerin yerini örgüt kurallarının almaya başlaması olarak sıralanabilir.
Aile şirketlerinin kurumsallaşması “şirketin kurumsallaşması” ve “aile ilişkilerinin kurumsallaşması” şeklinde iki boyutlu olarak ele alınmalıdır. Kurumsallaşma, amaçlara uygun bir örgüt yapısı oluşturulması, iş ve görev tanımlarının yazılması, iç yönetmeliklerin oluşturulması, yetki ve sorumlulukların dağıtılarak profesyonel bir yönetime geçilmesi gibi unsurlara işaret eder. Kurumsallaşma kısaca, operasyonel işlerin daha doğru bir şekilde işlemesini amaçlar. Örneğin bir aile şirketi ele alındığında; aile anayasası oluşturulması, aile-yönetim ilişkilerinin belirlenmesi, aile konseyi oluşturulması, çatışma yönetimi sistematiği oluşturulması, devir planı yapılması ve hissedar sözleşmesi hazırlanması gibi unsurlar ön plana çıkar. Bu unsurlar, sahipliği ellerinde tutan aile bireylerinin sahibi oldukları şirketi ikinci ya da üçüncü kuşakta dağılma noktasına getirmelerini ya da satmalarını engeller, şirketin devamlılığını sağlar.
Bir Aile İşletmesinin kurumsallaşması, sadece örgüt düzeyinde gerçekleştirilen yeniden yapılanma çalışmalarıyla sağlanamaz. Özellikle aile ve iş ilişkilerinin içiçe geçtiği aile işletmelerinde kurumsallaşma; İşletmenin kurumsallaşması ve aile ilişkilerinin kurumsallaşması olmak üzere iki farklı başlıkta ele alınmalı ve her ikisinin eş zamanlı gerçekleşmesi için çaba gösterilmelidir.
Kritik dönemlerde kurumsallaşmayı başaramayan işletmeler; kesikli bir yaşam sürecine sahip, doğup ölen (kurulup, tasfiye edilen) işletmecilik ve teknolojik birikimlerin nesilden nesile devredilemediği bir yapıya sahip olur. Kurucu açısından bakıldığında, yoktan var ederek büyük güçlüklerle, emeklerle kurmuş olduğu işletmeyi kurumsallaştırabilmek için yapılması gerekenler kolay kabul edilemez.
Kurucular, bilerek veya bilmeyerek kurumsallaşmayı geciktirme eğilimi gösterirler. Ancak kurucular kurumsallaşmayı geciktirerek ya da yapmayarak, işletmeyi zamanında profesyonel yöneticilerin eline teslim etmeyerek çok ağır bir bedel ödemekte, kendi elleriyle kurduğu işletmesinin başarısız olduğunu görmek zorunda kalmaktadır. Kurumsallşama kararının verilmesi ne kadar güç olsa da yaratılan eserin sürekliliğinin sağlanması açısından çok önemlidir. Bu yüzden, İşletmenin yaşamını sürekli kılmak, gelecek kuşaklara güçlü bir işletme bırakmak isteyen kurucu ve aile bireyleri işletmelerini yenilemek ve kurumsallaşmak zorundadır.
Commentaires