Qui Vadis ?
- Ayhan Bölükbaşı
- 29 May 2017
- 2 dakikada okunur

Uluslararası Para Fonu (IMF) nin yılda iki kez yayınladığı WEO (Worl Economic Outlook) raporun 2017 sayısı Nisan ayında yayınlandı.
Ekonomistler ve CFO’lar bu raporu milli gelir hesaplamaları, enflasyon, işsizlik oranları, ödemeler dengesi, mali performans göstergeleri, ülkeler ve ülke grupları için ticaret (kümüle) ve IMF tarafından raporlanan emtia fiyatlarına ilişkin verileri bulmak için kullanırlar. Bu rapora dayanarak bazı verileri paylaşmak istiyorum:
Küresel ekonomi bu yıl % 3,5 (2016 %3,1) büyüyecek. Bu vasat bir oran olarak değerlendiriliyor.
Bu yıl gelişmiş ülkeler %2, (2016 %1,7) gelişmekte olan ülkeler ise %4,5 (2016 %4,1) büyüyecek. Gelişmiş ülkeler için nn büyük etken büyümesini % 2,3’e (2016 %1,6) yükseltecek olan ABD olurken, EU bölgesi %1,7 ile aynı kalacak.
Gelişmekte olan ülkelerin performansını ise Hindistan, Brezilya ve Rusya’daki resesyonların sona ermesi yükseltmesi bekleniyor.
IMF’in Türkiye tahminlerinin pek iç açıcı olduğunu söyleyemem. Geçen yıl % 2,9 büyüyen Türkiye bu yıl biraz daha yavaşlayacak ve ancak %2,5 büyüyecek. Ekonomideki bu yavaşlama işsizlik oranını %11,5’a yükseltecek (2016 %10,8)
IMF’ye göre geçen yıl % 8,5 olan enflasyon ise bu yılı %10 seviyesinden kapatabilir.
Türkiye özelinde durumu şöyle özetleyebiliriz:
Ekonomimiz geçen yılın üçüncü çeyrek döneminde 2008 krizinden bu yana ilk kez yıllık bazda küçülme yaşamıştı. Bu da ekonomiyi yeni bir durgunluk tehlikesinin kapısına kadar getirmişti. Eğer ekonomimiz dördüncü çeyrekte de bu olumsuz performansı sürdürmüş olsaydı, kayıtlara tekrar resesyona girmiş olarak geçecektik. Dördüncü çeyrekteki %3,5 luk büyüme sayesinde bu tehlikeyi ucuz atlatmış olduk. Ancak resesyondan kılpayı kurtulmuş olsak ta yavaş büyüme trendi değişmiş değil.
Üretim ile ilgili iki aylık veriler de maalesef iyi değil. Sanayi üretiminde Ocak ayını %4,2 yükselişle girmişti ancak Şubat ayında %1,7 düşüş yaşayınca ilk çeyrek bazında iyi bir oran yakalanması iyice güçleşmiş oldu. Bu seyir ilk çeyrek sonunda değişmeyecek gibi duruyor.
İlk çeyrekte devlet bütçesi de 11,4 milyar TRL açık verdi. Hükümetin hem ekonomideki durgunluğu aşmak hem de 16 nisan da yapılan referandumda seçmen desteği kazanmak için kesenin ağzını açması bu bütçe açığının en önemli iki nedeni gibi duruyor. Yıllık bütçede de yıl sonu için 46,9 milyar TRL açık planlanmıştı, bu rakam tutturulacak gibi.
Ekonomideki büyüme oranı 2017 yılı ilk çeyrek dönemde düşük gerçekleştiyse 2017'nin kaderini artık yılın kalan döneminde alınacak aksiyonlar belirleyecek. Geçen ay referandumdan beklediği sonucu alan hükümetin yılın kalan dönemi için hangi önlemleri alacağı, nasıl bir yaklaşım göstereceği halen netleşmiş değil. Çünkü referandumdan çıkan % 2,8 lik farklı Evet sonucunun ekonomik sorunları bir günde çözmesi imkansız. Ülkenin birinci gündemi siyaset olduğu müddetçe, iç talepte kalıcı bir canlanmanın olacağını beklemek aşırı iyimserlik olur. Diğer yanda dış politikada izlenen stratejinin ise hem yabancı yatırım hem de turizm ve ihracat için çok olumlu katkı yapmadığı işadamları tarafından açıkça dile getirilmekte.
Ekonominin yeniden hızlı büyüme trendini yakalayabilmesi için Türkiye’nin iç ve dış siyasette daha uzlaşıcı bir strateji izlemesi, hukuk sisteminin yapısının kalıcı olarak güçlendirilmesi ve ekonominin gereklerinin populizmden kaçınılarak yerine getirilmesi gerekmekte. Aksi takdirde ekonomik verilerdeki bozulmayı konuşmaya devam etmek durumunda olacağız.
Comments