Fenni Denetçi
- Ayhan Bölükbaşı, Yönetim Danışmanı
- 23 Eki 2017
- 2 dakikada okunur

Yönettiği kente bir müfettiş geleceği duyumunu alan belediye başkanı, kentin bütün bürokratlarını toplayarak, denetime gelen müfettişin en iyi biçimde ağırlanması, kendisinin mutlu olması için gerekirse rüşvet teklif edilmesini ister.
Oysa kente gelen şahıs müfettiş değil, zengin bir toprak ağasının oğludur. Yol harçlığını hesapsızca harcadığından parasız kalmış ve bir handa borçlanarak konaklamaktadır. Belediye başkanının ziyaretinden önce tedirgin olur, sonra başkanın korkak ve yaranmacı tavrını görerek müfettiş olduğunu kabul eder. Sahte Müfettiş, ikramları reddetmez, diğer yöneticilerin “ikiyüzlü” ağırlama seremonileriyle konumunu iyice pekiştirirken, halktan gelen şikayetleri de dinler ve rüşvet alır.
Foyası ortaya çıkmadan hemen önce Petersburg’daki gazeteci arkadaşına olup biteni aktaran bir mektubu posta müdürüne verir. Posta müdürü kendisi hakkında bir tespit var mı diye merak ederek mektubu açar ve gerçek ortaya çıkar ancak sahte müfettiş kenti çoktan terk etmiştir.
Gogol, aktör arkadaşı Sçepkin’e yazdığı bir mektupta, Müfettiş isimli ünlü oyununa ilişkin şunu söyler; “Müfettiş benim yaşamımda bir dönüm noktası oldu; Rusya’daki rezaletleri bir araya toplamak ve halkı bu vurdum duymazlığa bir daha güldürmek istedim.”
“Fenni” kelimesinin iki anlamı var: 1.Bilimsel yöntemlere, tekniğe uygun biçimde yapılan. 2. Usulüne göre iş gören. İkinci anlama gelen haliyle daha çok “fenni sünnetçi” isim tamlamasında kullanılmakta. Yani sünnet işini yapan meslek erbabının bunu kafasına göre değil bilimsel kurallara göre çalıştığını(!) ifade ediyor.
Denetçi/Müfettiş tarafına gelince basit anlamda; denetim yapanları kamu denetçileri, bağımsız denetçi ve iç denetçiler olarak gruplandırabiliriz. Bağımsız denetçiler de Audit (UFRS) ve Tax (Vergi) denetçileri olarak ikiye ayrılıyor. Genellikle ingilizce karşılıkları kullanılıyor çünkü bu kavramlar yabancı şirketlerin pastanın en büyük payını aldıkları bir sektör, isimler de haliyle ithal yoluyla geliyor.
Kitabın ortasından konuşursak, -işlerini hakkıyla yapabilenleri tenzih ederim- bağımsız denetçilerin yeterince bağımsız olamadığını düşünen biri olarak iç denetçilerin durumunun daha da zor olduğunu söyleyebilirim. Genellikle İşi “fenni” yapıyor gibi görünerek, “idare-i maslahat” eden, nabza göre şerbet veren denetçiler içinde bulunduğumuz sisteme uymuş gözüküyorlar.
Mesleğin gerektirdiği bilgi, ehliyet ve temsil yeteneğine sahip olmak denetçi olabilmenin en önemli şartları ancak Maliye Bakanlığı’nda bizi yetiştiren üstadlarımız temsil yeteneğini hep ön planda tutarlardı. Yani görev yaptığı kurumu, bulunduğu görevi/makamı ve ait olduğu ekibi en iyi şekilde temsil etmek, gerektiğinde hayır demek, diyebilmek, bedeli ne olursa olsun doğruyu söylemek, savunmak !
Neden derseniz, doğruyu savunduğunuz için işinizi kaybetmeyi dahi göze alabilirseniz, kendinize olan saygınızı korursunuz. Yoksa idare gider, maslahat elinizde kalır ve aynaya baktığınızda gördüğünüz “fenni” denetçiyi sevemezsiniz..
Comments